Bir eylemin Anatomisi
Dün katıldığım Kızılay
eylemlerinde gördüm; hükümetin polislerinin çok keyfi davranışları vardı. Tamam
onlar da insan da, ne biliyim ben hep asker gibi düşünmüştüm. Hani o görev
esnasında şımarıklık yapmayan, lakayit tavırları olmayan paralı asker gibi
düşünürdüm.
Neyse efenim, meydanda
yol falan kapatmadan heykelin önünde, ellerinde Türk bayrakları toplaşan genci,
yaşlısı, hükümeti protesto eden tüm eylemcilere müdahale sırası beklerken
bu 20'li gruplar halinde ki hükümetin polisleri, o kadar rahatlardı ki hepsi
'sülalem raad panpa' modundaydı denebilir. Kimi yere uzanmış elinde telefon
sosyal bela twitterda, kimi duvarın üzerine oturmuş çayını yudumluyo, kimi
yoldan geçen çapulcu kılıklıları kesiyor falan. Hatta bir ara kendilerine tepki
gösteren bir vatandaşa içlerinden biri, cevap hakkını kullanma maksadıyla
üzerindeki gaz maskesini, kaskını falan kenara fırlatıp saldırırken diğer polis
arkadaşlari onu zar zor tuttu. Başlarında amirleri yok mu demeyin. Var ama
sorun burada başlıyor galiba. Disiplin yok. Dolayısıyla kendilerine saygı da
yok. Eylemcilere müdahale öncesi durumları böyle özetlenebilir. Aslında daha
dikkat çekici çok şey vardı da neyse.
Eylemlere müdahale ise çok keyfi gözüktü bana. Meydanda toplanan grup
yol falan kapatmamasına rağmen sadece bağırma, alkış ve billboard direklerine
ellerindeki anahtarları ya da bozuk paraları vurmak suretiyle
gerçekleştirdikleri eylemde tomalar, akrepler yaya haldeki çevikler anlamsız saçma sapan
sırf 'dur lan şunları şuradan dağıtıyım mantığıyla diye yorumladığım' bir
düşünceyle protesto edenlerin üzerine birden tazyikli sular mı dersiniz, gaz
bombaları mı dersiniz sıkmaya başladılar. Tabi eylemcilerin çoğu tomaların suyu
sıkan başlarının kendilerine doğru çevrildiğini görür görmez çil yavrusu gibi
anında dağılıyor anında geri toplanıyorken bazıları ise göğüslerini gererek
tomanın zalım tazyiğinden korkmadığını gösterme çabası içinde buluyordu kendini
ta ki tazyik etkisiyle taklalar atana kadar. Şimdi tazyikli suyu yiyen
eylemciye bakıyorum elinde taş maş yok. Sırf önde kaldı artizlik yaptı elindeki
Türk bayrağına sığındı ya da demokratik hakkı olan iktidarı protesto etti diye
tazyikli suyla takla attırılıyordu.
İdris Naim görüyodur seviniyodur tabi. Neyse efenim bunun üzerine takla attırılan eylemciye yardım için koşanlar da takla attırıldıktan sonra çok saygıdeğer polis, hükümeti protesto eden eylemcilerin arasına rastgele olmak kaydıyla attıkları biber gazlarıyla keyfiliklerine keyfilik katarken şahit olduğum eylemci profillerinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Efenim, eylemci tipler sen ben gibi tiplerdi. Ben de aralarındaydım ve kendi tipime yakın çok tip gördüm şimdi bi ben tipli olan gençler var ki çoğunluğu oluşturuyorlar bir de orta yaş ve yaşlı kesimi var.
Ha 14-20 yaş arası ‘tiki’ diye tabir edilen kızlar da gördüm. Hatta polisin yine keyfi bir müdahalesi esnasında Güvenpark heykelleri yanında otururken üzerime doğru polisten kaçmak için koşan, yaklaşık yüzü kişi arasında üç 'tiki' kızımız birden duraksayan grup içinde bağırmaya başlayınca dikkatimi çektiler. Baktım birinin ayakkabısı düşmüş diğerine ‘ayakkabım! ayakkabım düştü’ diye bağırıyordu. Diğeri ‘o.ç ler Allah belalarını versin’ diye feryad_ı figan ederken polislerin koşarak geldiğini gören grup kaçmaya çalışınca, kızlarımız heykellerin hemen yanında kıskıvrak yakalanıp gözaltına alındılar. Hiç öyle 'cehapeli mehapeli tekapeli sedepeli’ tipleri yoktu. Diske keske de üye değillerdi büyük ihtimal çünkü yaşları gereği üniversiteyi yeni kazanan öğrenci oldukları kuvvettle muhtemeldi. Peki niye göz altına alındı bu kızlar. Kaçtıkları için mi? Protesto ettikleri için mi? Ben de o an kaçmaya çalışsam ben de mi alınacaktım sırf kalabalıkla koşuyorum diye? Galiba grubun önünde tomalara taş atmış olmalılar üzerlerine sırf bağırıyorlar diye su sıkılınca.
İdris Naim görüyodur seviniyodur tabi. Neyse efenim bunun üzerine takla attırılan eylemciye yardım için koşanlar da takla attırıldıktan sonra çok saygıdeğer polis, hükümeti protesto eden eylemcilerin arasına rastgele olmak kaydıyla attıkları biber gazlarıyla keyfiliklerine keyfilik katarken şahit olduğum eylemci profillerinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Efenim, eylemci tipler sen ben gibi tiplerdi. Ben de aralarındaydım ve kendi tipime yakın çok tip gördüm şimdi bi ben tipli olan gençler var ki çoğunluğu oluşturuyorlar bir de orta yaş ve yaşlı kesimi var.
Ha 14-20 yaş arası ‘tiki’ diye tabir edilen kızlar da gördüm. Hatta polisin yine keyfi bir müdahalesi esnasında Güvenpark heykelleri yanında otururken üzerime doğru polisten kaçmak için koşan, yaklaşık yüzü kişi arasında üç 'tiki' kızımız birden duraksayan grup içinde bağırmaya başlayınca dikkatimi çektiler. Baktım birinin ayakkabısı düşmüş diğerine ‘ayakkabım! ayakkabım düştü’ diye bağırıyordu. Diğeri ‘o.ç ler Allah belalarını versin’ diye feryad_ı figan ederken polislerin koşarak geldiğini gören grup kaçmaya çalışınca, kızlarımız heykellerin hemen yanında kıskıvrak yakalanıp gözaltına alındılar. Hiç öyle 'cehapeli mehapeli tekapeli sedepeli’ tipleri yoktu. Diske keske de üye değillerdi büyük ihtimal çünkü yaşları gereği üniversiteyi yeni kazanan öğrenci oldukları kuvvettle muhtemeldi. Peki niye göz altına alındı bu kızlar. Kaçtıkları için mi? Protesto ettikleri için mi? Ben de o an kaçmaya çalışsam ben de mi alınacaktım sırf kalabalıkla koşuyorum diye? Galiba grubun önünde tomalara taş atmış olmalılar üzerlerine sırf bağırıyorlar diye su sıkılınca.
Bir de bu taş atma olayı vardı. Cok nadiren eylemciler arasında bölücü
tipli bazı provakatörler baya bildiğin kaldırım taşını söküp hükümetin polisine
taş attı. Diğer eylemciler de ‘atma, atma, yapma’ diye tepki gösterince, adam, (buraya
dikkat) bire karşı elli kişiye elini beline atarak ‘atarım lan sizene’ derken ‘aha’
dedim marjinal bu olmalı. Eli belinde motifini canlı canlı gördüm. Bir kuru,
kalan bütün yaşı da yakıyordu işte.
Bu arada meydanın ara sokaklarının hali, sene boyunca her hafta gördüğümden çok faklıydı. Tam bir western filmi seti havası. Her sokak başında çevikler, gözleri yaşlar içinde yürüyen insanlar. Işportacılar maske işine girmişler, tanesi bi liraya maske satıyor. Ekmek kapısı işte. Ama o gaz öyle birşey ki dostum. Bi kere çektin mi adeta uçuruyor, süründürdü resmen. Gözlerindeki o yanma tarif edilemez. Ağzının içi cesaret yarismalarinda yuzlerce acı biber yemişsin gibi acıyor.
Gözlerin yaşlar içinde kıpkırmızı oluyor. Küfürler içinde temiz 'O2' için kaçıyorsun. Maske falan hikaye. Yani aslında polis su sıkarak fantazi yapıyor kendine. Keyfilik işte. O gazdan beş tane atınca meydanda kim var kim yok ağlamaya başladı zaten. Ağlama derken yoldan geçenler bile gazdan çok rahat etkilenip seyyar satıcıyı zengin ettiler üç saatte. Gruplar ise arka sokaklara dağılmış ortada kimse kalmamıştı.
Kamu malına zarar ise canımı acıttı. Otobüs duraklarındaki camlar yerle birdi. Bunlar olunca hükümeti haklı protesto başka bir şeye dönüşüyor işte. Bunlardan sıyrılmak lazım. Yoksa yıllarca özellikle doğuda gördüğümüz ve sövdüğümüz cam çerçeve kamu malına zarar veren teröristlerden farkı kalmıyor olayın. O olaylarda hükümetin polisini nasıl destekliyorsak burda da aynı durum geçerli olmalı. Tabi bazı provakatörlerin bu yaptıkları medyada yer alan tek şey oluyor ve eylemcilerin hepsi devlet düşmanı olarak gösteriliyor teröristten farkı kalmıyor. Hepsine bu yafta vurulunca eylem meşruiyetini yitiriyor geriye eylemin ne için başladığı nasıl başladığı değil camı çerçevesi inmiş kamu malları kalıyor. Gerçek görülmüyor. Esas sebep aranmıyor. Sorun büyüdükçe büyüyor. Olay çözüme kavuşmuyor.
Yazarımız Uğur Yetgin'e teşekkürler......
Bu arada meydanın ara sokaklarının hali, sene boyunca her hafta gördüğümden çok faklıydı. Tam bir western filmi seti havası. Her sokak başında çevikler, gözleri yaşlar içinde yürüyen insanlar. Işportacılar maske işine girmişler, tanesi bi liraya maske satıyor. Ekmek kapısı işte. Ama o gaz öyle birşey ki dostum. Bi kere çektin mi adeta uçuruyor, süründürdü resmen. Gözlerindeki o yanma tarif edilemez. Ağzının içi cesaret yarismalarinda yuzlerce acı biber yemişsin gibi acıyor.
Gözlerin yaşlar içinde kıpkırmızı oluyor. Küfürler içinde temiz 'O2' için kaçıyorsun. Maske falan hikaye. Yani aslında polis su sıkarak fantazi yapıyor kendine. Keyfilik işte. O gazdan beş tane atınca meydanda kim var kim yok ağlamaya başladı zaten. Ağlama derken yoldan geçenler bile gazdan çok rahat etkilenip seyyar satıcıyı zengin ettiler üç saatte. Gruplar ise arka sokaklara dağılmış ortada kimse kalmamıştı.
Kamu malına zarar ise canımı acıttı. Otobüs duraklarındaki camlar yerle birdi. Bunlar olunca hükümeti haklı protesto başka bir şeye dönüşüyor işte. Bunlardan sıyrılmak lazım. Yoksa yıllarca özellikle doğuda gördüğümüz ve sövdüğümüz cam çerçeve kamu malına zarar veren teröristlerden farkı kalmıyor olayın. O olaylarda hükümetin polisini nasıl destekliyorsak burda da aynı durum geçerli olmalı. Tabi bazı provakatörlerin bu yaptıkları medyada yer alan tek şey oluyor ve eylemcilerin hepsi devlet düşmanı olarak gösteriliyor teröristten farkı kalmıyor. Hepsine bu yafta vurulunca eylem meşruiyetini yitiriyor geriye eylemin ne için başladığı nasıl başladığı değil camı çerçevesi inmiş kamu malları kalıyor. Gerçek görülmüyor. Esas sebep aranmıyor. Sorun büyüdükçe büyüyor. Olay çözüme kavuşmuyor.
Yazarımız Uğur Yetgin'e teşekkürler......
0 yorum:
Post a Comment