"Soraya'yı Taşlamak" gazeteci Freidoune Sahebjam'ın romanından uyarlanmış olan ve son zamanlarda izlediğim en güzel, en anlamlı filmlerden biri.
Hikaye İran'ın küçük bir köyünde geçiyor ve kocası tarafından zina ile suçlanan Soraya, köy meydanında taşlanarak ölüme mahkum ediliyor. Filmin gerçek bir olaydan esinlenerek hazırlanmış olması da bu filme ayrı bir önem katıyor, bunu filmin tamamını izlediğinizde daha iyi anlayacaksınız.
Dünya üzerinde bu gibi olaylar halen meydana geliyor, farklı rejimler altında insanlar eziliyor.
Filmdeki sadist, sapık, şeytani Ali karakteri, aslında dünyanın farklı bölgelerinde yaşıyor, nefes alıyor, insanlara, kadınlara, çocuklara zulüm ediyor.
Film boyunca bir yandan da taşlanarak ölmek olgusu kafamıza yavaş yavaş, vahşi bir şekilde kazınıyor. Önce eller arkadan bağlanıyor, sonra beline kadar toprağa gömülüyorsun ve ardından tanıdığın insanlar, aslına bakarsanız en yakınların (kocan,çocukların,baban) üzerine taş atmaya başlıyor ve sonrasında etraftaki içleri Allah sevgisi!!!!! dolu herkes, eline geçen taşları fırlatmaya başlıyor. Tam bir vahşet. Bu filmde belkide gözlerinizi kapatmak, artık bitsin demek isteyeceğiniz anlardan biri.....
Hikayenin tamamını, detaylı bir şekilde anlatmak bu güzel filmi berbat etmek istemiyorum bence oturun
ve İran'ın her yolu deneyerek Türkiye'de sansürlenmesini istediği bu filme hak ettiği değeri verin....
Sizlere biraz olsun fikir vermesi açısından "Soraya'yı Taşlamak" (The Stoning of Soraya) filmine ait olan aşağıdaki fragmana bir göz atın derim.
0 yorum:
Post a Comment